Gezi Parkı
direnişinde ölen Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz,
Medeni Yıldırım, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş ve
geçmişte ölmüş olan bütün insanların, şehitlerin ve tüm
masum ruhların anısına.
Birçok kursa gittim.
Birçok spritüel bilgiler edindim.
Bazılarını hayatıma geçirebildim,
bazılarını uyguladım, bazılarını oldum.
Hala çalışıyorum üzerimde. Hala kendimi
eleştiriyorum, irdeliyorum, bıçaklar
sokuyorum adeta orama burama.
Öğrendiğim bilgilerden biri der ki, biz
bedendenmiş ruhlarız. Buraya tekamül
etmeye geldik. Ruhlarımız Spatyom
denilen bir yerdeler ve oradan dünyaya
bedenlenerek gelmeden önce bir anlaşma
yaparlar. Biz buna dünyada alınyazısı ya
da kader deriz. Aslında amaç sadece
farkındalık arttırmaktır, öğrenmektir,
ruhlarımızın sınıf atlaması,
yükselmesidir.
Bu anlaşmada neler yaşayacağımıza karar
veririz. Kimlerle tanışacağız, kimlerden
dersler alacağız? Bize en çok acı
çektiren insanlar aslında en zor görevi
üstlenen ve bizi çok seven ruhlardır,
çünkü dünyada onlardan ölesiye nefret
edebiliriz, kin güdebiliriz. Öyle çok
acı çekeriz ki onların yüzünden... Küfür
ederiz, bela okuruz, ölsünler isteriz;
yetmez, ölmesinler, sürünsünler isteriz.
Hâlbuki onlar sadece görevlerini
yapıyorlardır ruhsal boyutta. Ama biz
duyguları olan, egosu ve sürekli çalışan
bir zihni olan, yargılayan insanlarız,
sadece ruh değiliz. O yüzden bilmek
yetmez.
Hepimiz bir anlaşmayla geliyoruz ya
dünyaya, kendimize bir ömür de
biçiyoruz. Ne kadar olacağını bilmiyoruz
burada. İyi ki de bilmiyoruz, yoksa
nasıl yaşarız?
Büyüklerimiz hep ‘Allah sıralı ölüm
versin’ der ya, nasıl güzel bir duadır
bu. Evlat acısı dünyadaki en büyük acı,
ama insan o kadar güçlü ki, ölmeden onu
bile kaldırabiliyor. En büyük acıları
çekenler aslında en güçlü insanlar,
yoksa insan gerçekten çıldırabilir.
Her ne kadar yukarıda yazdıklarımı
bilsem de, ölen/öldürülen gençlere
baktığımda aklıma ilk gelen şey
anneleri, babaları... Onların çektiği
acı...Her ne kadar bilsem de aklıma
gelen, ölmeseydi neler yapabileceği,
olmamış hayalleri, hedefleri. Her ne
kadar bilsem de, arkasında neler
bıraktığı...
Ölüm çok soğuk bir şey, o yüzden
dokunmaya korkuyorum. Ölüm çok büyük bir
ayrılık, geri dönüşü olmayan. Ölüm giden
için değil, kalan için çok acı. Ölüm bir
anne için en büyük ve en anlatılamaz
acı. Yıllardır acı çekiyor bu ülke ve bu
ülkede anneler... Nasıl yetiştiriliyor o
evlatlar, ne zorluklarla, ne hayallerle
ve bir anda, sadece kalbin atışı
durduğunda bitiyor bütün her şey,
koskoca bir ömür kapanıyor, arkasından
neleri alarak...
Ne kadar bilsem de, nasıl normal
kalabilirim böyle bir şey karşısında?
Nasıl üzülmem, nasıl o annenin acısını
içimde hissetmem, onun kadar
hissedemesem de... Evde kedimiz öldü de,
gözlerim her yerde onu arıyor hala.
Nasıl bir anne aramaz evladını öldükten
sonra, bütün bu bilgileri bilse de...
O yüzden bilmek yetmiyor, bazı şeylerin
bilinmesi hiç yetmiyor, çünkü insanız
biz, ölenin yokluğunu hiçbir şey
karşılamıyor. Hele de gençse, hele de
öldüğünde aslında sağlığı yerindeyse,
hele de sıralı ölüm değilse...
O yüzden kimseye diyemiyorum bunları,
bazen söylemek yerine susmak gerekir,
susmak en güzel paylaşım olur ya,
susuyorum.
Sadece eylemlerde ölenler değil, ismi
hiç geçmemiş, bizler için sadece bir
sayının içindeki rakam olmaktan öteye
gidememiş asker şehitleri annelerinin de
acısı hiç dinmeyecek ölene dek, aynı
Berfo Ana gibi... 70’li yıllardaki
olaylarda öldürülmüş, nerede öldüğü bile
belli olmayan birçok kişinin annesinin
acısı da geçmemiştir eminim.
Ölenlerin arkasından tek yapabileceğimiz
şey dua etmek, onların ışığa gitmesini
sağlamak, ruhlarına özgürlük vermek ki,
gittikleri yerde rahat etsinler. O
yüzden ben bütün evladını kaybetmiş
annelere sevgi gönderiyorum şimdi,
acılarını paylaşıyorum, toprak olan
fidanlarının, filizlerinin içlerinde
kocaman bir sevgiye dönüşmesi için dua
ediyorum.
Artık bu ölümlerin bitmesi için sevginin
artması gerekli. Korkunun bitmesi,
öfkenin ve nefretin bitmesi gerekiyor.
Sevgi olan yerde palanın ne işi
olabilir? Sevgi olan yerde birbirine taş
atmanın ne âlemi olabilir? Olabilir mi?
Ah diyemiyorum ki bildiklerimi, çünkü
aslında ben de insanım ve öldürülen bir
kişi olduğunda bütün bunlar saçma
geliyor bana da. O yüzden susuyorum.
Bütün ölenlerin anısına
http://www.youtube.com/watch?v=_pwIRZ0tfSw
Tags: Ali İsmail Korkmaz, Ethem
Sarısülük, Abdullah Cömert, Medeni
Yıldırım, Mehmet Ayvalıtaş, diren gezi
parkı, occupy turkey, reiki, spatyom,
farkındalık, ruhlar, alemi, bizi görürmü,
nereye gider, gezi olayları