Figen Füsun Pehlivan, Grafik Saati,
8 Mart 2007, İstanbul- Modern bir felsefi hareket olan feminizm; kadınlara karşı yapılan adaletsiz uygulamalara tepki olarak ortaya çıktı. İlk tohumları 19. yüzyıl ortalarında atılan feminist hareket; süreç içinde, toplumların geçirdikleri evrimlere göre değişime uğradı ve türlere ayrıldı.
Ülkemizde 1980’li yılların başlarında tartışılmaya
başlanan feminist hareket, uzun süre Duygu Asena - Hıncal Uluç arasında
yaşanan bir polemik konusu olmaktan öteye geçemedi.
TOPLUMDA KADININ YERİ VE REJİM SORUNU…
Hemen her toplumda, farklı kadın portreleri çizmek mümkün. Bu bağlamda akla şu sorular geliyor;
Hangi sistem kadın sorunsalına nasıl çözüm getiriyor, kapitalist sistemde kadın sorunları çözümlenebilir mi, sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler kadın sorunlarına nasıl yaklaşıyor?
Bir çoğuna sonraki yazılarımda cevap vereceğim bir çok soru göstermektedir ki; kadınların toplumlardaki yerini belirleyen en önemli parametrelerden biri de, ülkelerin yönetim biçimleri yani rejimleridir...
Türk erkeklerinin kadın konusuna yaklaşımı pek çok ülkenin erkeklerinden farklıdır. Türkiye’de kadın anadır ve cennet ayaklarının altındadır. Eştir, namustur, bacıdır...
Elbette kadına bu şekilde yaklaşan bir toplumda kadının iyi şartlarda yaşaması beklenir. Ancak fiili durum öyle midir?
Bu konuyu derinlemesine ele almadan önce
şunu söylemeliyim; ülkemizde kadınların düşünce dünyasında; politikada,
sanatta kısaca hayatın her alanında var olmasını sağlamak için çaba
gösteren erkeklerin sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. Bu yüzden kadınlarla
ilgili her türlü eylemde "Bu kadın hareketidir,erkekleri karıştırmayalım
"diyen zihniyetleri kınıyorum.
Konumuza dönecek olursak; kadın sorunsalına, “Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü” ve Emekçi kadın imajı bağlamında yaklaşılırsa kadınlarla ilgili pek çok sorunun kolayca çözülebileceğine inanıyorum. Zaten bugün bir çok ülkenin yasaları düzleminde var olan pek çok hakkın elde edilmesi, bu yaklaşım sayesinde gerçekleşmiştir.
Başlangıçta kadınları ilgilendiren pek çok konu, erkekleri de ilgilendirir. Örneğin çalışma hayatına yönelik olarak yapılan düzenlemeler; başlangıçta tüm çalışanları etkiler ancak daha sonra kadının kadın ve anne olmasından kaynaklanan bazı ek tedbirlere ihtiyaç duyulur. Kadın sorunlarının önemli bir bölümü (tıpkı bu örnekte olduğu gibi) başlangıç aşamasında erkek- kadın tüm çalışanları etkilese bile, sonraki aşamalarda kadınlara ilişkin ek düzenlemeler yapılması gerekir.
Tarihsel süreçte; Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi gibi bazı devrimler sayesinde, kadın – erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik olarak, önemli adımlar atılmış ve kadının demokratik sisteme monte edilmişi sağlanmıştır.
Emekçi
kadınların kadın sorununa dönük olarak ortaya koyduğu çözüm önerilerinden
bazıları şöyle sıralanabilir
-İşyerlerinde kadınlara yönelik her türlü negatif ayrımcılığa son verilmesi,
eşit işe eşit ücretin sağlanması
-Çalışan annelere doğum öncesinde ve sonrasında ücretli doğum izninin
arttırılması, dilerse çocuk bakım iznini babasının kullanması
-Tüm işyerlerine kreş yapılması ve hem çocukların hem de eşlerin yararlanabileceği
sağlık ünitelerinin yapılması
-Kadını aşağılayan, ikinci sınıf insan konumuna düşüren tüm yasaların
kaldırılması, cinsel suçların cezalarının arttırılması
-Semtlerde,
emekçi kadın derneklerinin yönetiminde ve devletin koruması altında,
kadın sığınma evlerinin kurulması, buralara sığınan kadınların (devlet
koruması altında) güvenliklerinin sağlanması ve hukuksal sorunlarıyla
ilgilenilmesi için gereken desteğin verilmesi
-Ağır işçilik yaptıkları halde, ev kadını denerek eşleri çalışmadığı
takdirde her türlü sosyal güvencenin dışına itilen ev kadınlarının sağlık
ve emeklilik güvencesi sistemi kapsamına alınması
-Ev kadınları için ücretsiz kreşlerin, çamaşırhanelerin, yemekhanelerin
örgütlenmesi ve kadınların üretim sürecine katılmasının sağlanması.
"Toprakta karınca,suda
balık kadar çokturlar
ve yaratan ve üreten ki onlardır,
destanımızda yalnız onların maceraları vardır."
Porno
kasetlerin gırla gittiği, magazini ve dedikodusu bol televizyon programların
TV'lerimizden eksik olmadığı ülkemizde; kadınlara yönelik ağır ihlallerinin
gerçekleştiği herkesçe bilinen bir gerçektir. Kadınların çalışma
hayatında, siyasette, evde ve sokakta gördüğü kötü muamele, töre ve
namus suçları da cabası...
PEKİ YA GELECEK?
Anaerkil ve ataerkil bir düzenden, insan temelli, bir düzene geçen kimi ülkelerin başardıkları; kadınlarla ilişkili pek çok sorunun düzelebileceğini göstermiştir.
Yazıya son noktayı, Dünya Emekçi Kadınlar Günü için yazdığımız bir şiirle koymak istiyorum.
KARANLIĞIN DEHLİZLERİNE SÜZÜLEN IŞIK HUZMESİ
Kahpe kurşunların soğuk yalnızlığına hedef olmayacak kadınlar
Ve son bulacak töre suçları,
Ölmeyecek çocuklar; Bitecek savaşlar
Ve ağlamayacak analar
Çaresizlik
kokan sert rüzgarların acımasız yalnızlığında
Dolaşmayacak ölüm...
Kim bilir belki bir gün
Kadın erkek el ele verecek
Ve
vuracak sevginin balyozunu, karanlığın duvarlarına
Yıkılmayacak belki duvar
Kırılmayacak karanlık ama
Balyoz sesleri yankılanacak karanlığın duvarlarında
Ve bir delik açılacak
Bir ışık huzmesi süzülecek o delikten
Karanlık dünyamıza, aydınlık sızacak
Yıkılmasa da o duvar,
Delinse de sade
Karanlığın en zifirisindeysen eğer
Harikulade olacak
Karanlığın dehlizlerinden sızan
O bir damla aydınlığı yaşamak
Ve vurmak karanlığın duvarına
Toook Toooook Tooook...
Şiir: Figen Füsun Pehlivan & Tevfik Elçioğlu
Şiirin Resimleri: İbrahim Çallı
Duyarlılığını kaybetmemiş herkesin 8 Mart'ını ve Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyorum...
Feminizm: Hem sınıflı toplumun, hem de toplumsal cinsiyet kurumunun ortadan kaldırılması gerektiğini söyleyen ve kadınların kendi hayat koşullarını özgürce belirleyebilmelerini savunan felsefi hareket. |