GİZEMLİ DÜNYA; HAYVAN DOSTLARIMIZ VE DOĞA

HAYVANLARA KIYMAYIN

Figen Füsun Pehlivan yazdı

Loading

Hayvan Hakları ve Siz

Çocukken bana sorarlardı, eminim size de sormuşlardır; “büyüyünce ne olacaksın” neşeyle cevap verirdik, doktor, pilot, oyuncu vs... Eminim aranızda bir çiftlik kurup yasal yollardan hayvanları boğazlayacağım diyeniniz yoktur. Hatırlasanıza hepiniz hayvanları severdiniz, hep bir köpeğiniz olsun isterdiniz ya da terasta takla atan güvercinleriniz. Tekir bir kediniz vardı hani. Anneniz başkasına vermişti kedinizi nasıl da üzülmüştünüz, hatırlıyor musunuz? Sizin için para ne idi o zamanlarda? pamuk şekeri ve kuş lokumu için harcanan bir araç olmaktan başka bir önemi yoktu sizin için paranın. Babanızla birlikte belgesel izlemek ne kadar keyifliydi değil mi? Tilkiler, aslanlar, çitalar...

Sonra büyüdünüz; büyüdükçe nasıl para kazanırım, nasıl daha çok daha çok kazanırım diye düşünmeye başladınız.

Para kazanmanın yollarını aradınız. Yalnız değildiniz çünkü bütün eski çocukluk arkadaşlarınız da sizin gibi daha çok para kazanmanın yollarını arıyordu ve bu durum sizi rahatlatıyordu.

Bir gün bir hayvan üretim çiftliği kurmaya karar verdiniz. Fransa'da, Amerika’da ve daha bir çok ülkede benzerleri olan bu çiftliklerden biz de yapalım; “Önce bir tavuk çiftliği kuralım devamında bakarız, ne olacak” dediniz. Tavuk çiftliğinizi kurdunuz ama zavallı tavukların hepsi aynı çatı altında olduğu halde bir araya gelemiyorlar ya da kıç kıça baş başa birbirlerinin üstünde mutsuz yaşıyorlar. Çabuk büyüsünler çok yem yesinler diye civcivlerin gözlerine 24 saat ışık veriyorsunuz ve onların uyumadan yem yemelerini gözlüyorsunuz. Makinelerinizden çıkan yumurtaların sarısı mat tadı yok. Civcivleriniz ise doğal ortamlarından ve anne şefkatinden yoksun. Hiç umursamadınız! "Tavuklar Firarda" diye film yaptı sanatçılar, “aman canım bana ne, alt tarafı tavuk” dediniz.

 

Hep ışıkta tuttunuz onları hep gündüz zannederek uyumasınlar daha çok, daha çok yumurta yapsınlar diye, tavuklara yaptığınız işkencenin ilk aşaması bu idi belki de. Ancak bu sizin için önemli değildi artık çünkü siz daha çok kazanmalıydınız. Gözlerinizde dolarlar uçuşurken, aklınız sosyeteye takıldı, sonradan görmelere, kürk tüketimi dikkatinizi çekti. “Ben de yaparım, iki günde köşeyi dönmeyen namerttir" dediniz.

 

Öyle ya moda olursa kürk satacaktınız ve gelir düzeyi yüksek olan zengin kadınlar sizin sattığınız kürkleri bayıla bayıla alacaktı. Hatta işiniz yaver giderse ürettiğiniz kürkleri yurt dışına ihraç edecektiniz. Evet, “PETA", "Kürke Hayır Platformu”, “TEMA” gibi uluslar arası örgütler hayvan hakları konusunda mücadele ediyordu.

 

Ancak hangi örgüt bir kadının ihtiraslarını yenebilirdi ki? Kime ne, kim karışabilir, çiftlik benim çiftliğim, hayvanları üreten, çiftleştiren, doğurtan, derilerini yüzen benim” diye düşündünüz ve videoda çalışanlara izlettiniz. Bir tilkinin boynu nasıl kırılır, canlı canlı derisi nasıl yüzülür, hayvanlar yerlere vurularak nasıl öldürülür diye çalışanlarınıza eğitim verdiniz. Evlilik çağına geldiniz ve sevgiliniz ve sevgilinizin ailesi ne iş yaptığınızı sordu. Elbette "hayvan boğazlama çiftliğim var" demediniz. "Kürk fabrikatörü" olduğunuzu söylediniz. Nitekim söz kesilirken kayın ve maun anneye hediye edilen astragan kürk sizin ve sevgilinizin ailelerini birbirlerine bağlamıştı.

 

Neyse efenim bu hayali fabrikatörümüzden bahsetmek nahoş olacak artık, biz asıl konumuza dönelim.
Kürkler arasında en değerli olanı Astragandır. Astraganın elde ediliş yolu ise tüyler ürpertici bir korku filmini andırıyor. Astraganın ham maddesi olan Karagül (Karakul/QaraQul) isimli hayvan Orta Asya orijinli, evcilleştirilmiş bir koyun ırkından gelir. Bu güzel hayvanın tüyleri, doğduğunda kıvırcıktır. Karagülün tüyleri doğduktan 2-3 gün sonra düzleşir.

 

Ancak Karagülün kürkü kıvırcık iken makbuldür. Bu sebeple yavrunun annesi öldürülüyor ya da kimi yerlerde sezaryen yapılarak , henüz gün ışığı görmemiş, ana karnındaki yavru alınır ve daha doğmadan derisi yüzülür. Her yıl bu yolla 4 milyon karagül koyunu dünyaya gelmeden öldürülür.

İnsanlık dediğimiz şey zengin ya da fakirlik gözetmeyen insana özgü bir erdem. Öyleyse Astragan üretiminin nasıl yapıldığını öğrenen kadınların astragan kürkü giyeceğini ve beylerin de onlara astragan hediye edeceğini sanmıyorum. Elbette bu durum diğer kürkler için de geçerli olacaktır.

Kanada' da kürkleri için canlı canlı derileri yüzülen ya da ton balığıyla beslendiği için sopalarla öldürülen foklardan mı bahsedelim yoksa dünya kürk piyasasının %60'ını elinde tutan Çin Halk Cumhuriyeti’nde hayvanlara yapılan mezalimden mi?

Hatırlar mısınız bilmem? Yıllar evvel İstanbul Gülhane Parkı'nda Hayvanat Bahçesi vardı. Şimdilerde hala az da olsa hayvan vardır o parkta.

 

Bir zamanlar o parkta bir maymun görmüştüm. Zavallı maymun daracık yerde yıllarca tur atmış, vücudu bir taşa sürtünmüş, taş hayvanın vücudunda iz yapmıştı, hayvanın sürtünmesinden, taşın üzeri cilalanmış gibiydi. O hayvanları doğal ortamlarından koparıp küçücük yerlere hapsetme hakkını kendimizde nasıl gördüğümüzü ve onları bu halde izlerken nasıl keyif alabildiğimizi anlayamıyorum. Kocaman Gülhane Parkının çok daha büyük bir bölümü hayvanlar için ayrılabilirdi ve daha modern bir hayvanat bahçesi yapılabilirdi oysaki.


Tavşanlar; milyonlarcası kürkleri için telef oluyor. Çünkü üretim maliyetleri çok ucuz. Peki ama bizim vicdanımız bu kadar ucuz mu? Tavşan ne işe yarar, alırsın kucağına, ürkek , yüreği ağzında, kırmızı gözlü, seversin ya, sevmeliktir hayvanların çoğu. Besleyeceksen, ihmal etmeden ilgileneceksen evde de arkadaş olur sana. Dedikodu bilmez, riya bilmez.

 

Bilim için kobay olarak kullanılan hayvanlar da vardır ki bunlar denetime tabii olmalıdır, tabiidir de. Sanayide gerekliliği ise tartışılır derecede kobay hayvanlar kullanılmaktadır,
 

Kozmetikte her yeni ruj, göz farı, şampuan, rimel vs. kozmetik ürünler için Draize Testleriyle binlerce tavşana günlerce acı çektirilmekte ve gözleri kör edilmektedir.

 

Bu şirketler yayın organlarıyla deşifre edilmiştir, araştırırsanız kolayca öğrenip bu şirketlere tepkinizi gösterebilirsiniz. Sözün özü eğer biz kullandığımız ürünlerde seçici olursak birçok hayvanın hayatı kurtulmuş olacaktır.


Bu yazı hayvanlara karşı işlenen suçların açığa çıkarılması ve hayvan hakları hakkında temel bilgileri aktarabilmek için yazılmış bir yazıdır.

 

Çünkü bizim gücümüz tüketicinin bilinçlenmesi ile ortaya çıkacaktır. Örneğin kürk giymenin bir canlıyı yok etmekle eşdeğer olduğu anladığımızda üzerinde ceset taşımadan da şık olunabileceğini öğrendiğimizde tüketici olarak büyük bir gücümüz olduğunu fark edeceğiz.


Hayvan haklarını dikkate almalı ve aynı dünyayı paylaştığımız hayvanların haklarına riayet etmeliyiz. Ormanlar var ise biz de varız, ormanda yaşayan canlılar da, ekolojik dengenin bir parçasıdır.

 

Örneğin kuşları yok ederseniz, orman yok olur. Kısaca her canlının doğada bir işlevi vardır ve biz hayvanları yok ederek çevre dengesini bozarak "insan imparatorluğu "kurmaya niyetliysek bile aslında sadece kendi sonumuzu hazırlamış oluruz.


Kim bilir belki de bizler "bir tavşanın tüylerinin arasında yaşayan minicik böcekleriz" ve artık o tüylere tırmanıp dünyaya daha geniş bakmayı öğrenmeliyiz.

 

Giydiğimiz kürk, kolumuza taktığımız çanta, kullandığımız kozmetiklerden, şampuanlardan tutun da çöpe attığımız her türlü atığa kadar çevre duyarlılığı taşımamız gerektiğini bilmeliyiz...

Figen Füsun Pehlivan, Grafik Saati Online Kültür Sanat ve Müzik Dergisi

 

 

gizlilik politikası